Hayal Kültür Sanat Edebiyat Dergisi, Sayı 74 2020
- Dilek Özmen Genel
- 1 Tem 2020
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 26 May 2022
KEMAL ÖZER: ASLAN YÜREKLİ ŞAİR

Büyük üstat Kemal Özer, 1970 sonrası hayata bakışını ve dünyayı kavrayışını “Şiir, kavganın bir parçasıdır. Şiir, kavganın yüreğinde yer alır, yüreğidir. Çünkü insanın yüreğidir. Yüreği olmalıdır.” sözleriyle tanımlamış. Özer bu söylemiyle, günümüz şairlerinin içinde olduğu durumu özetlemiş aslında. Şairlerin duruşsuzluklarından dem vuran 80 kuşağı bir kısım edebiyat insanı, şu tespiti yapıyor; “Kendilerini ve yerlerini belirlemiyorsa, şart mıdır şair olmaları?” Bu soru / tespit, şair Kemal Özer’in İkinci Yeni yazın biçiminde üretimler yaparken, neden 10 yıl boyunca hiç şiir yayımlamayıp, sonrasında Toplumcu şiire yöneldiğini anlamamızı kolaylaştırıyor. Bugün ülkemizde şiir, hangi kavganın yüreğinde? Günümüz şiiri hangi sosyal ve ideolojik yaralara, ne kadar parmak basıyor? Bu yazıda şair Kemal Özer’in toplumcu gerçekçi anlayışla yazdığı ilk kitabı “Kavganın Yüreği” ile yukarıdaki soruların cevabı bulunmaya çalışılacaktır.
“Bazı çevrelerin aksine, yaşadığı düşünsel değişim nedeni ile eleştirilen Kemal Özer'in, olgunlaşma döneminde bir şair olarak kendini tamamladığını düşünmek gerekir”
Yazar Veysel Çolak, “Şiirden Önce Şiirden Sonra” kitabında, Kemal Özer’i tanımlarken onun şiirlerinde yaşadığı değişimi şöyle ifade ediyor; “İkinci Yeni devinimi içinde bulunup da dünyaya bakışını, şiirin toplumdaki yeri konusundaki görüşlerini kökten değiştiren, her şeye yeni baştan başlamayı göze alan ozanlardan biridir.” Bu bağlamda denilebilir ki Özer’in yeni toplumcu başlangıcını taçlandıran eseri “Kavganın Yüreği”, kendi tabiri ile öznel / duyarlı şiirden, nesnel / bilinçli şiire geçişinin bir simgesi olmuştur. Şair, “Üzgünüm Ama Övünüyorum” şiiri ile adeta vermekte geç kaldığı mücadele için insanlıktan af dilemiş, artık kendisinin de kavganın içinde olduğunu ilan etmiştir. Bu kitapta Özer, işçi ve emekçinin toplumdaki sıkıntılarını ve çatışmalarını, sınıf farkından doğan adaletsizlikleri, alın terinin kıymetini yalın ve umut dolu bir dille şiirlemiş ve bir makalesinde niyetiyle ilgili şu açıklamayı yapmıştır: “Yeniden tanımladığım kendi kimliğim ve yaşantımla dünyaya bakmak, bakılanı görünür kılmak istiyorsam, yazdıklarım bir niyet olarak kalmamalıydı. Niyetin gerçekleşmesi gerekiyordu.”
Günümüz gerçeklerine şöyle bir bakarsak, toplumcu duruşun mihenk taşı olan sosyal ve ideolojik meselelere karşı duyarlılığın, ne yazık ki toplumumuzun birçok kesiminde olduğu gibi, yazarlar ve şairler arasında da azaldığını görürüz. Tarihsel süreç boyunca zaten gerici, güce tapan, kula minnet temeline dayalı anlayışın içinde kendini bulan ve bu kavramlar sonucu oluşan baskıcı sosyal yaşamla savaş vermiş Türkiye insanı, günümüzde de maalesef totaliter ve taklitçi demokrasiden öteye gidemeyen yönetim şekilleri nedeniyle sindirilmiş, korkutulmuş adeta yurttaşlık duyguları yok edilmiş bir toplum haline dönüşmüş; konuşamaz, düşünemez, yazamaz, tartışamaz ve Özer’in imgelemesiyle kavga edemez hale getirilmiştir.
Bazı çevrelerin aksine, yaşadığı düşünsel değişim nedeni ile eleştirilen Kemal Özer’in, olgunlaşma döneminde bir şair olarak kendini tamamladığını düşünmek gerekir. Kendisinin dünyaya bakış açısındaki değişimi ve bunun sonucunda şiirleriyle katıldığı cesur devrimi, aslında günümüz şairlerine toplumdaki duruşlarını belirlemekte daha cesaretli davranmaları gerektiği hususunda güzel bir örnektir. Toplumun tüm kesimlerinin kendi alanlarında, şairlerin de yazdıkları şiirlerle, toplumsal olarak üzerlerine düşen görevleri yerlerine getirmeleri umudumuzu yeşerterek öncülüğünden ve cesaretinden dolayı ‘aslan yürekli şair’ Kemal Özer’in önünde saygı ile eğiliyoruz. Kavgaya girmekte gecikseniz de zaferi yaratırken orada olun!
Yazan: Dilek Özmen Genel
Comments